Spor yaralanmaları; spor aktivitesinin düzeyinde ve dozunda değişmeye neden olan, tıbbi öneri ve tedaviye gerek doğuran, olumsuz sosyal ve ekonomik etkileri bulunan, spora katılım sırasında ortaya çıkan problemleri içermektedir. Genel anlamda sportif aktiviteler sırasında meydana gelen her türlü hasarın kollektif ismidir denilebilir.
Spor, belli kurallara ve tekniklere uyularak yapılan, bedensel gelişmeye yardım eden, eğlenmek ve yarışmak amacı da bulunan beden hareketlerinin tümünün ortak adıdır.
Sporcuların kondisyonlarını ve performanslarını üst düzeyde tutabilmeleri düzenli antrenmanlar ile mümkün olabilmektedir.
İdeal bir antrenman ısınma ve germe egzersizleri ile başlamalı, hedefe yönelik egzersizler yapıldıktan sonra soğuma ve germe egzersizleri ile sonlandırılmalıdır.
Amerikan Ulusal Spor Yaralanmaları Kayıt Sisteminin tarifine göre; rapor edilebilir sakatlanma: “en azından oluştuğu günün ertesi günü spora katılmayı engelleyendir” şeklindedir.
Sakatlık oyuncunun en az bir maç veya antrenman kaçırmasına yol açan olay olarak da tanımlanabilir.
Spor sakatlığı dinamik hareketlerin ani kesintisiyle direk veya indirek bir etki sonucu ortaya çıkabilir. Kısa veya uzun bir süre spor yapma kabiliyetine engel olabilir. Tamamen zararsız geçirilebildiği gibi kalıcı izler de bırakabilir.
Spor Yaralanmalarının Türleri
Spor yaralanmaları, spor hasarları ve spor kazaları olarak iki ana grupta incelenebilir.
Spor hasarları denildiğinde dokudaki tolerans sınırlarının aşılması nedeniyle meydana gelen anormal durum sonucunda kemik, eklemler ve yumuşak dokulardaki değişiklikler anlaşılabilir.
Yüklenme ile yüklenilebilirlik arasındaki oransızlık spor hasarlarının ortaya çıkmasına neden olur. Bu oransızlık hareket organlarının kapasitesinin üzerinde yüklenmeler olduğunda ya da normal yüklenmeler ile önceden zarar görmüş veya gelişimsel rahatsızlıklarıyla yüklenilebilirlik kapasitesi azalmış hareket organlarında hasara neden olur.
Spor kazaları ise aniden, dışardan etki eden güç ile sağlığı tehdit eden bir olay olarak tanımlanır. Bedensel ve ruhsal zararlara neden olabilir.
İnsan dokularının yüklenilebilirlik kapasitesi büyüktür. Örneğin kopma sağlamlığı 6-12 kg/cm2 civarındadır. Aşil tendonunda bu 900 kg’a kadar ulaşır.
İstatistiklere göre spor kazaları toplam kazalar arasında %10-15 oranında bir yer tutmaktadır. Değişik ülkelerde yapılan çalışmalarda bir yıl içinde sakatlanma ihtimali her yüz sporcuda ortalama 1-2 civarındadır.
Okullardaki kaza sıklığı ise daha yüksek oranlarda ( %4) seyretmektedir.
Spor Yaralanmalarının Nedenleri
Sporculardaki sakatlıkların genelde iki sebebi vardır:
- Tek bir travma
- Düşme, çarpma, burkulma, tekme gibi çeşitli travmalar sonucu ortaya çıkar
- Tekrarlayan mikrotravmalar
- Mikroskopik zedelenmeler; bunların birikimi “aşırı kullanım” denilen sakatlıklar ile sonuçlanır
Spor yaralanmalarında ön tedavi 5 önemli yöntemden oluşmaktadır.
Bunlar; yaralanan bölgenin korunmaya alınması, istirahat, soğuk uygulama, kompresyon (baskı uygulamak) ve yaralanan bölgeyi yukarıda tutmaktır.
İkinci aşama kesin tedavi dönemidir. İhtiyaca göre cerrahi ya da medikal tedaviler ile yaralanma iyileştirilir.
Üçüncü aşama ise sporcunun tekrar antrenmanlara katılabilmesi ve performansını en üst düzeye çıkarabilmesi için uygulanacak rehabilitasyon protokollerini içermektedir.
Spor Cerrahisi
Spor yaralanmalarının cerrahi tedavisi rutin yapılan ameliyatlara göre birtakım farklılıklar içermektedir.
Özellikle profesyonel sporcuların tekrar antrenmanlara dönüşünü sağlayacak şekilde rehabilitasyon protokolleri daha ameliyat öncesinde belirlenmeli ve bu takvim üzerinden ilerlenmelidir.
Bu süreçte ortopedi hekimi ve fizyoterapistin birlikte hareket etmesi ve tedaviyi yönetmesi başarılı sonuç için hayati önem taşımaktadır.
En çok karşılaşılan spor yaralanmaları diz eklemi ile ilgilidir. Menisküs yırtıkları, ön çapraz bağ kopmaları ve yan bağların yaralanması diz ekleminde görülen en sık yaralanmalardır. Bununla beraber kıkırdak yaralanmaları ve eklemi ilgilendiren kırıklar da görülebilmektedir.
Tüm bu problemlerin tedavisinde artroskopik yöntemle yani eklem açılmadan, küçük deliklerden girilerek yapılan kapalı ameliyatlar kullanılmaktadır. Böylece mevcut dokulara zarar vermeden tamir işlemi yapılabilmekte ve ameliyat sonrası çok kısa zaman içerisinde fizyoterapiye başlanabilmektedir.
Benzer şekilde omuz ve ayak bileği eklemini ilgilendiren yaralanmalar da kapalı yöntemler ile tedavi edilebilmektedir.
Burada amaç kişinin en kısa süre içerisinde sakatlanma olmadan önceki durumuna dönebilmesidir.
Bunu sağlayabilmek için problemin tespiti, doğru planlama yapılması ve ameliyat sonrası rehabilitasyon sürecinin iyi yönetilmesi hayati önem taşır.