Osteoporoz (kemik erimesi) hakkında yazmak için önce “yaşlı” ve “yaşlanmak” neye diyoruz, ona bakalım.
Yaşlanmak ne demektir? Yaşlı ne demektir?
Yaşlı tanımı için klasik tanımlamada bir sınır yaş belirlemek gerekiyor, yani şu yaşın üzerindekiler yaşlı kabul edilir diye, ama bu sınır zamanla değişiyor.
Çünkü yaşlı popülasyon tüm dünyada artıyor.
Doğumda beklenen yaşam süresi 2000’li yıllarda dünyada 66,5 yıl iken bugün 73 yıl oldu. Dolayısıyla daha önce 60 yaş olarak tanımladığımız yaşlılık sınırı da bugün 65 olarak kabul edilmektedir.
Hatta DSÖ 65-74 arasını genç yaşlı, 75-84 arasını yaşlı, 85 ve üzerini ise çok yaşlı kabul etmektedir.
Ama tabii ki burada rakamların önemi yok. Çünkü yaşlanma süreci sadece kronolojik yaşlanmadan ibaret değil. Yani bu rakamlar tanım olarak belki kolaylık sağlıyor ama gerçek yaşlılık tanımı yaşa bağlı değil.
Peki nasıl tanımlayacağız o zaman yaşlı olmayı ya da yaşlanmayı?
UNESCO’nun yaşlı tanımına göre:
- Bir insan konfor alanının dışına çıkamıyorsa yaşlıdır.
- Yeni şeyler öğrenmiyorsa, artık şaşırmıyorsa ve çoğu şeyi bildiğini düşünüyorsa yaşlıdır.
- Merak etmiyorsa, keşfetmiyorsa yaşlıdır.
- Geçmişte, geçmiş anılarında yaşıyorsa ve sürekli eskiyi tekrar ediyorsa yaşlıdır.
Dikkat ettiyseniz burada kronolojik bir yaş sınırı yoktur ama fonksiyonel bir yaşlanma tarifi vardır.
Vücutta oluşan bazı rahatsızlıklar nedeni ile konfor alanı dışına çıkamamak fizyolojik bir tanımlamadır.
Kişilerle, çevre ile ilişkilerin değişmesi sosyal yaşlanmayı tarifler.
Öğrenme, ayak uydurma ve keşfetmekle ilgili yavaşlama ise mental ya da psikolojik yaşlanma anlamına gelir.
Bu yüzden Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2002 yılında ‘Sağlıklı Yaşlanma’ diye bir tabir getirdi ve sağlıklı yaşlanmayı şöyle tarif ediyor: ‘Yaşlılıkta refahı sağlayan fonksiyonel becerinin geliştirilmesi ve sürdürülmesi süreci’. Peki bu fonksiyonel beceriler nelerdir:
- Temel ihtiyaçlarını karşılamak
- Mobilize olabilmek
- Öğrenmek, gelişmek ve karar vermek
- İlişkiler kurmak ve sürdürmek
- Topluma katkıda bulunmak
İşte bu yaşlanma sürecini sağlıklı yönetebilmek kişilerin en önemli görevi olabilmeli ve biz hekimler de bu sürecin yönetilmesinde doğru yönlendirmeleri yapabilmeliyiz.
Yaşlanma ile kemikler arasındaki ilişki nedir? Kemikler nasıl etkileniyor bu süreçten?
Yaşlanma sürecinden sadece kemikler değil, kas iskelet sistemi total olarak etkilenir.
Yani kemik, kıkırdak, kaslar, tendonlar, bağlar hepsi payına düşeni alır.
Kemiklerde görülen en bariz değişiklik kemik yoğunluğunda azalmadır, kısaca kemik zayıflığı olarak tarif edilebilir bu.
Kemikler bir evin kolonlarına benzer; bu kolonlar zayıflıyor, yıpranıyor, yıkılıyorsa vücut ayakta kalamaz. Benzer şekilde kemiklerin üzerine şapka gibi oturan kıkırdak da kemik zayıfladıkça vücut ağırlığı altında çöker ve kireçlenme dediğimiz hadise ortaya çıkar.
Her ne kadar 40’lı yaşlardan itibaren herkeste yaşlanmaya bağlı bu değişiklikler görülüyor olsa da kadınlar bu süreçten daha fazla etkilenirler. Özellikle menopoz sonrası değişen hormonal seviyelere bağlı kemik erimesi, yani osteoporoz kadınlarda daha hızlı ilerler.
Osteoporoz nedir?
Kemik; kendini sürekli yenileme özelliğine sahip bir dokudur, yani bir yandan bir kısmı yıkılırken diğer yandan yerine yenisi yapılır. 30 yaşına kadar kemikler sürekli kendini yeniler, yapım hızı fazladır. Bu yaştan sonra bir süre yapım ve yıkım dengede kalır.
İlerleyen yıllarda ise kemiğin yıkım işlemi ağır basmaya başlar ve giderek kemik mineral yoğunluğu azalır.
Basitçe tarif etmek gerekirse; kemik kütlesindeki azalma yaklaşık %25’ten fazla ise bu hastalığa osteoporoz denir.
Kemik dokusundaki gözenekler büyüyerek süngerimsi bir hal alır, adeta içi boşalır. Buna bağlı olarak kemiğin direnci, yük taşıma kapasitesi azalır.
Kemik kütlesinde azalma ve kemik yapısında zayıflama, kemik kırılganlığında ve kırık olasılığında artışa neden olur.
Osteoporoz kırıklara mı neden olur?
Kesinlikle. Hatta bunlar osteoporotik kırıklar ismiyle ayrıca gruplandırılmıştır. Bunlar şiddetli travmalar ile oluşan kırıklar değildir.
Sağlıklı insanda kemikte kırık olması için yüksek enerjili travmalar gerekir.
Burada ise çoğu zaman basit travmalar söz konusudur. Ev içi düşmeler, basit çarpmalar gibi normalde kırık oluşturmayacak yaralanmalar ile kırık oluşur.
Hatta kemik vücut ağırlığını taşıyamadığı için kendiliğinden, travma olmaksızın kırıklar oluşabilir.
Bu kırıklar en sık omurgada, kalçada ve el bileğinde görülür.
Bu nedenle kemikler açısından osteoporoz tedavisi; koruyucu önlemler ve kırık olduktan sonraki tedaviler olarak iki grupta incelenmektedir.
Osteoporoz tedavisini ortopedi mi yapar?
Osteoporoz tedavisi tek bir branşın tekelinde olan bir şey değildir, multi-disipliner yaklaşım gerektirir.
Örneğin; menopoz sonrası hormon replasman tedavileri kadın doğum hekimleri tarafından düzenlenir.
Hareket kabiliyetinin korunması için fizik tedavi hekimleri ve fizyoterapistler uğraşır.
Hastalık ortaya çıktıktan sonra yandaş hastalıklar da gözetilerek tedavinin yönetilmesi endokrinologlar tarafından yapılır.
Ve bir kırık oluştuğunda da ortopedistler devreye girer.
Ben kendi klinik pratiğimde osteoporozun medikal tedavisi ile uğraşmıyorum. Çünkü bu hastaların eşlik eden pek çok dahili yandaş hastalığı var, örneğin DM, HT, tiroid hastalıkları gibi.
Dolayısıyla tüm yönleri ile hastayı değerlendirmek gerekiyor, bu nedenle bu işi endokrinologlara bırakıyorum. Açıkçası kemik yoğunluğuna bakıp şu ilacı kullan demenin doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.
Biz ortopedistler asıl olarak osteoporoza bağlı bir kırık oluştuğunda devreye giriyoruz.
Tabii ki osteoporotik kırıklar için koruyucu önlemler noktasında da hastayı bilgilendiriyoruz.
Osteoporoz için koruyucu önlemler
Osteoporoz hareketsizlik hastalığıdır dersek yanlış olmaz.
Yük görmeyen, hareket etmeyen kemik zayıflar. Bu nedenle kemik direncini belli bir seviyede tutabilmek için egzersiz yapmak şarttır. Tempolu yürüyüşler, günlük basit egzersizler kemik yoğunluğunu korumada çok etkilidir.
“Dizim ağrıyor”, “sırtım ağrıyor”, “yürümekte zorlanıyorum” cümleleri aslında sadece bahanelerdir. Çünkü yatarak, oturarak yapılabilecek o kadar çok egzersiz var ki. Burada bahsettiğimiz sadece kemiği güçlendirmek değildir, egzersizler çevre kas gruplarını da kuvvetlendirerek anormal hareketlerin oluşmasını önlemektedir.
İkinci olarak kilo kontrolü ve diyet önemlidir. Çünkü kilo aldıkça hareket zorlaşır, egzersiz kapasitesi azalır. Ayrıca kemiklerimizin ihtiyacı olduğu vitaminleri yiyeceklerimizden temin edebilmemiz gerekir. Beyaz peynir, süt ve yoğurt gibi gıdalar kalsiyum açısından zengindir ve tüketilmelidir.
Bir diğer önemli parametre D vitaminidir ki bunun için güneşe çıkmak ve kendi D vitaminimizi üretmek gerekir.
Osteoporoz oluşmuşsa egzersizlere ilave olarak ilaçları içeren medikal tedaviler ile kemik desteklenmeye çalışılır ki kırık oluşmasın. Kırık olduğunda cerrahi tedavi gerektirebilir.
Osteoporoz nedenli kırıklar en çok nerelerde ortaya çıkar?
En çok omurgada görülür.
Bazen travma ile bazen de hiç zorlanma olmaksızın vücudun normal hareketlerindeki zorlanmaya dayanamadığı için omurga çöker.
Kırık kendiliğinden kaynasa bile çökmeye bağlı omurgada oluşan kifoz yani kamburluk kalır. Hastanın gövdesi giderek öne doğru eğilmeye başlar.
Bu çökme her zaman ağrıya neden olmaz, hasta bazen bunu ayakta atlatabilir. Ancak çoğu vakada şiddetli ağrı eşlik eder.
Burada tedavi basittir, çimentolama işlemi dediğimiz bir ameliyat ile kırık olan omurganın içi kemik çimentosu ile doldurulur.
Bu yaklaşık yarım saat süren ve lokal anestezi ile yapılan bir işlemdir. Yani hastanın uyutulması gerekmez. Kırık kemik çimento ile doldurularak desteklendiği için hem ağrı geçer hem de çökme riski ortadan kalkar. Ki bu ameliyatın aslında en önemli faydası çökmenin önlenebilmesidir.
Omurga, içinde omuriliği korumaktadır ve çöktüğünde omuriliği ya da omurilikten çıkan sinirleri baskı altına alarak felç dahil pek çok ciddi probleme neden olabilir.
Kırıklar omurga dışında en sık nerelerde görülür?
El bileği ve kalçada görülür.
Bunlar yine genellikle küçük travmalar ile oluşur ve tedavisi normal kemiklere göre birtakım farklılıklar içerir.
Çünkü ameliyatlar sırasında kullandığımız teller ya da vidalar ile normal kemiği tutturmak kolaydır, ancak osteoporotik kemik zayıf ve içi boş olduğundan vidanın tutması çok zordur. Bunu beton duvar ile tahta suntaya vida koymak arasındaki farka benzetebiliriz.
Dolayısıyla daha çok vida koymak, vidaları çimento ile desteklemek, kaynama elde etmek için daha uzun süre alçıda tutmak gibi bir takım farklı tedavi stratejileri uygulamak gerekmektedir.
Kalça kırıkları da mutlaka ameliyat edilmelidir, aksi halde ayağa kalkmak imkansızdır.
Tedavisiz bırakıldığında hastalar kısa süre içerisinde kaybedilebilir.
Yine bu kırıklarda da osteoporotik kemik için alınması gereken önlemler bulunmaktadır.
Osteoporoz konusunda önerilerimiz
Egzersizden uzak kalmayın, mutlaka spor yapın demiyoruz ama vücudunuzu zinde tutacak, kemik erimesini önleyebilecek basit hareketlerden oluşan egzersizlere zaman ayırın.
Kilo almamaya, sağlıklı beslenmeye ve güneşe çıkmaya özen gösterin.
Bu olay derinin kırışması, saçın beyazlaması gibi önüne geçemediğimiz bir süreç, hepimiz yaşlanacağız.
Ancak sağlıklı yaşlanalım.
Bunun için araştırmaktan, hekimlere danışmaktan, çaba sarf etmekten çekinmeyin.