Omurgamız kemiklerden ve aradaki disklerden oluşmaktadır.
Omurganın görevi omurilik ve omurilikten çıkan sinir köklerini korumak, gövdeyi dik pozisyonda tutmak ve harekete izin vermektir.
Omur adı verilen kemiklerin arasında bulunan diskler iki ana yapıdan oluşmaktadır:
Ortada ‘nukleus’ denilen daha sıvı kıvamlı bir alan bulunur ve yükün taşınmasında önemlidir.
Nukleusun etrafında ise ‘anulus’ adı verilen ve diskin bütünlüğünü sağlayan ikinci bir yapı bulunmaktadır. Anulus liflerden oluşmakta ve nukleusu çevreleyerek adeta onu olması gereken yere hapsetmektedir.
İşte bu anulus yapısında yırtık oluşması ve nukleus içeriğinin dışarı çıkmasına ‘Bel Fıtığı’ adı verilmektedir.
Oluşan fıtık, omurilik ve sinir kökleri üzerine baskı yaparak şikayetlere neden olur.
Bel bölgesinde 6 adet kemik ve aralarında 5 adet disk bulunmaktadır.
Özellikle belin alt bölgesi vücudun kavşak noktasıdır. Gövdenin ağırlığını taşımakta, aynı zamanda ağrı yük altında hareket etmek zorundadır.
Bu zorlanmalara bağlı olarak bel fıtıkları daha çok belin alt kısımlarında görülmektedir.
Bel Fıtığının Nedenleri ve Belirtileri
Bel fıtığına yatkınlık oluşturan birtakım nedenler bulunmaktadır.
Bu nedenler hareketsizlik, fazla kilolu olmak, beli zorlayan ani hareketler yapmak ve ağır yüklere maruz kalmaktır.
İlk belirti genellikle bel ağrısıdır.
Ancak bel ağrılarının %80’inde altta yatan sebep bel fıtığı değildir. Yani her bel ağrısı fıtık olarak algılanmamalıdır.
Sinir üzerindeki baskı arttıkça hissizlik ve güç kaybı da oluşmaya başlar.
İleri dönemlerde felç, idrar ve gaita tutamama gibi çok daha şiddetli bulgular ortaya çıkabilir.
Bel Fıtığı Tanısı
Bel fıtığı tanısı fizik muayene ve radyolojik tetkikler ile konur.
En önemli radyolojik inceleme manyetik rezonans (MR) dır.
Fıtığın yeri, büyüklüğü, sinir üzerine yaptığı basının şiddeti tespit edilir.
Sinirin basıdan ne kadar etkilendiğini görmek için EMG (sinir ölçümü) de yapılması gerekebilir.
Tedavi bu bulgular ışığında yönlendirilir.
Bel Fıtığının Tedavi Yöntemleri
Bel fıtığı büyük oranda konservatif yani ameliyatsız tedavi edilebilmektedir. Bu noktada karar verdirici en önemli faktör felç durumu olup olmamasıdır.
Eğer sinir üzerindeki basıya bağlı olarak bazı kas gruplarında güçsüzlük başlamışsa tedavi cerrahidir.
Cerrahi tedavide amaç bir an önce bu basının kaldırılması ve daha ileri bir felç durumunun önüne geçilebilmesidir.
Ancak pek çok hasta ağrıya dayanamadığı için ameliyat olmaktadır.
Konservatif tedavi başlıca ilaç kullanımı, istirahat ve fizyoterapiden oluşmaktadır.
Bel fıtığına çoğu zaman bel kaslarının kontraksiyonu da eşlik etmektedir. Bunun nedeni refleks olarak vücudun kendini ağrısız pozisyonda tutmak istemesidir. Bu sürekli kasılma hali fıtıktan kaynaklanan ağrının üzerine eklenerek durumu daha da kötüleştirmektedir.
Konservatif tedavide amaç bu kasları gevşetmek, kuvvetlendirmek ve ağrı atağını sorunsuz şekilde atlatabilmektir.
Ameliyat gerektirmeyen ancak konservatif tedaviye de cevap vermeyen fıtıklarda ‘epidural ya da transforaminal enjeksiyon’ yapılmaktadır. Burada amaç bası altında ezilip ödem gelişen sinire lokal steroid uygulayarak bu ödemin azaltılması ve ağrının hafifletilmesidir.
Bu işlem steril şartlarda, floroskopi eşliğinde omurga görüntülenerek yapılabilmektedir.
Cerrahi tedavi ise yaklaşık 2 cm uzunluğunda bir kesi ile girilerek yapılmaktadır.
Kapalı yöntem olarak da bilinen bu ameliyat mikroskop altında gerçekleştirilmektedir. Fıtık nedeni olan parça çıkartılıp bası altındaki sinir rahatlatılmaktadır.
Hasta 24 saat içinde taburcu edilir ve 3 hafta süre ile belini zorlayacak aktivitelerden uzak kalması önerilir.